Ogre ve Salaspils, Letonya’nın başkenti Riga’ya oldukça yakın. Mesafe yakın olunca mevsim de kış olunca gidelim görelim bakalım neler varmış diye. Daha çok yazlık bir bölge tadında Ogre, heryerde kapalı dondurmacılar vardı 🙂 .Sayfiye yeri tadında olan bu şehir oldukça sakin görünüyordu.
Her ne kadar, villa gibi gözükse de bu bir restoran. Nasıl da kıymışlar 🙂 Türkiye’de kimse bu yapıyı kıyıp da restoran yapmazdı di mi?
Genelde oldukça büyük olur ama bu kilise oldukça küçüktü, belli ki yeni yapılmış.
Bakınca Peder’in evi gibi geldi ama kapalı olduğu için de anlayamadım, ama genelde Ortodoks Kilisesi girişlerinde kiliseye gelir kaydetmek için küçük mağazalar oluyor (mum, cd, kitap, resim vb) sanırım bu o mağazaların dışarı taşınmış haliydi.
Bu fotoğrafta Ataköy’de çekildi 🙂 ne de benziyor değil mi. Görünce şaşırdık ama Rus’lardan kalan yapılarda buna benzer irilikte beton yapılar var. Güzelliklerin yanında bir tuhaf durduğu kesin.
Hemen bu betonun karşısında bulunan kilisenin yanı böyle iri ağaçlarla doluydu. Hava oldukça açıktı şansımızı, soğuk olmasına rağmen de masmavi bir gökyüzü vardı.
Yeşilini görünce Konya’da eski evlerde kullanılan çerçevelerin rengi geldi. Eski Konya’da bu yeşil yaygındı. Bu bir bisikletçi dükkanı.
Yakın plandan görmek istersek de dükkanın girişinde sanki rüzgarlık gibi bir duvar yapılmış.
Bu yapılar en sonda sanırım belediye binası veya okul gibi kamusal bir yapıya çıkıyor. En sonu yine orman gibi.
Nehir boyunca geldik gelirken, yine nehir kenarında ‘aaa bu neymiş’ diyerek durduk. Eski bir yapı. Ne için kullanılmış tahmin edemedim. Ancak şimdi belli ki atıl, kullanılmıyor. Herkes de durup fotoğraf çekiyordu.
Hemen yukarıdaki yapının yanı ise, balıkçılar tarafından mesken tutulmuştu. Üç balıkçı sohbet ediyor biraz da içkilerinden içiyordu. Bisikletlerini de park etmişlerdi nehre karşı. Hava hafif kararmaya başlıyordu, manzara giderek güzelleşiyordu.
Artık gün batıyordu, bir kanalın üzerinden geçtik. Solda evler, sağda ise sera yapıları vardı. Kışı epey sert geçen Letonya’da sera yapıları neredeyse şart. Gün batımında, renkler ve kanal üzerinde ışık dinlendirici.
Madem hava kararıyor dedik, o halde bir kahve molası verelim. Dışarıdan oldukça basit gözüken bir kafeye girdik. En çok dikkatimizi çeken şey, ne kadar basit gözükürse gözüksün mekanlar profesyonel ekipmanlar kullanıyorlar. Örneğin bu küçük kafede bile iki tane profesyonel kahve makinesi olması insanı şaşırtıyor. Esasında normal olanı bu belki ancak Türkiye’de hala kahve çaydan para kazanan kafelerin suya hazır kahve koyarak satıyor olması bizi şaşırtan.
Bahsettiğim kafenin genel görünümü de böyle. Genel olarak bar ile kafe arası birşey oluyor kafeleri. Çünkü neredeyse hepsi alkolde satıyor.
Kafenin belki de en ilginç yanı masa sandalye ve tavanı idi. Tavanı böyle bir yansıtıcı malzemeden di. Gördüğünüz tavandaki zeminin yansımasıdır.
Flickr’da bulunan Ogre Salaspils fotoğraf albümüne ise tüm fotoğrafları ekledim. Böylece hepsine rahat rahat bakabilirsiniz. Fotoğraflardan birinin üzerine tıklamanız, sonrasında sağa sola tuşlarına basarak fotoğrafları geçmeniz mümkün.
[AFG_gallery id=’27’]