Bildiğiniz yol hikayelerinden birisi değil. Bu defa hem yol serüveni hem varılan hedef, bilmediğiniz bir serüven olmasa da analog fotoğrafçılığın olmazsa olmazlarından dia pozitif filmlerden Kodachrome’un bitişinin hikayesi yazar Jonathon Trapper tarafından duygusal bir bağ ile ele alınmış. Bu duygusallığı simgeleyen Ben (Ed Harris) artık tüm aksiliğine, iyi fotoğrafçı oluşuna hatta çok da kötü bir baba olmasına rağmen ölmek üzeredir. Oğlu Matt (Jason Sudeikis) ile araları da pek parlak değildir ve bu ilişkinin eleştirisini kimi zaman oğlunun penceresinden bakarken öte yandan bir fotoğrafçı baba tarafından yapabileceksiniz. Her ikisi için de yapılan bu son yolculuk, Amerika’nın günümüz coğrafyası yerine tıpkı analog fotoğrafçılığın bittiğini simgelemek için maziye öykünerek ekrana getirilmiş. Dostlukların, ilişkilerin ve hatta arabaların bile analog döneminin farklı olduğu filmde kullanılan renkler, biraz romantik ve biraz da dramatik kurgu ile göz önüne serilmeye çalışılmış. 100 dakika boyunca sıkılmadan izlediğim bu film, fotoğraf makinelerini, basılı fotoğrafı yani özünde fotoğrafı seven hem de dia pozitif zamanını yaşamış ve Taşkışla’nın amfilerinde ders alırken son dia pozitifler ile yapılan sunumları izlemiş birine çok güzel duygular hissettirdi.
Yapım yılı, 2017.
Film süresi, 100 dakika.
IMBD Puanı: 6,8 (11bin oy, 01/2021)
Benim Puanım: 9/10
Film hakkında IMDB sayfası linki.
Film Afişi:
Teşekkür ederim, böyle bir filmin varlığındanheberdar ettiniz.
Beğeneceğinizi umarım, ben çok keyif aldım. İyi seyirler.