Hangi fotoğraf makinesini almalıyım? Bu soruya verilebilecek şöyle cevaplar var!
Ama benim cevabım pek bu kadar “açıklayıcı” olmayacak. Biraz daha kafa yormayı istiyorum bu konuda. Çünkü karar vermek, bu kadar kolay olmamalı.
Hangi fotoğraf makinesini almalıyım? diye sorduğunuz soruyu yeniden şekillendirelim istiyorum. Fotoğraf makinesi almalı mıyım? Konuyu biraz daha geriye götürmek istiyorum. Neden fotoğraf çekiyoruz? İki temel amacımız olabilir. İlki, bu işten para kazanıyor olabiliriz veya tamamen keyfimize çekiyor olabiliriz. Bu iki ana başlık, konuyu irdelemek için şimdilik yeterli.
Fotoğraftan para kazananlar bu videoya geldilerse, paylaşacağım sayısal veriler ilginizi çekebilir. Onun için ayrılmanızı istemem.
Eski yıllara gidelim ve fotoğrafın anlamını o yıllarda sorgulayalım istiyorum. 60’lı yıllarda çekilen bir fotoğraf, fotoğraf stüdyosuna gidilmiş. İmkanlar dahilinde en temiz kıyafetler özenle giyilmiş. Stüdyo oldukça sade. Fotoğrafın ön yüzünde veya arkasında bir cümle ve tarih.
Anı fotoğrafıyla sınırlamayalım isterseniz. Fotoğraf sevgisi, sizi İran’da Şah’da olsanız bulabilir. 1848 yılında tahta çıkmış ve 47 yıl hüküm süren İran Şahı Nasıreddin, hareminde fotoğrafçı bulunduran ilk hükümdardır. O dönem, kadınların yüzlerinde kılları almaları yasaktı. İşte bu bıyıklı kadın fotoğrafları, fotoğrafçı Anton Sevryugin tarafından çekildi.
Ortak amaç neydi? O an, yaşamın o döneminin bir kesitinin kayıt altına alınması. Estetik kaygıların da olduğu bir anı veya sanat fotoğrafı. Bugün, neredeyse herkesin bu fotoğrafları çekebilmesi mümkün. Ve tek sahip olmanız gereken, cebinizdeki akıllı telefon.
Akıllı telefon satışları 2005 yılından 2016 yılına kadar artış halindeydi.
Akıllı telefon satışları da nereden çıktı derseniz: fotoğraf diye size cevap verebilirim.
1999 yılında hayatımıza giren küçük dijital fotoğraf makinelerini hatırlarsınız. Bu fotoğraf makineleri, hayatımızdaki yerini aldı. Her an yanımızda taşımaya çalıştığımız, özel anları kaydeden bu makineler, filmli makinelerin yerini almıştı. Ve şuan hayatımızdaki yeri, hayatlarımıza girdiği 3ncü yılındaki kadar az. Yani böyle giderse, 2-3 yıl sonra kompakt fotoğraf makinesi kalmayacak gibi gözüküyor.
O yıllarda, telefonlar estetikten yoksun çirkin ahizeler gibiydi. Akıllı telefonlar önce portatif müzik çalar piyasasının önünü kesti. Ardından gözünü kompakt fotoğraf makinelerine dikti. Şu grafik her şeyi apaçık gösteriyor.
2011 yılında büyük dönüşüm başlamıştı. Kompakt fotoğraf makinelerin yükselişi bitmiş ve yerini akıllı telefonlara bırakmaya başlamıştı. Peki bizim bu tercihi yapmamızdaki temel sebep neydi?
Ne demişler, gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Akıllı telefonlar hep yanımızdaydı. Tüm fotoğrafları artık telefonlarımız ile çekmeye başlamıştık. Çektiğimiz fotoğrafları, eskiden albümden fotoğraf gösterir gibi o büyük ekranlarda gösterebilmeye başladık.
Sonra sosyal medya yaşantımızda yer aldı. Facebook’ta varı yoğu paylaşırken; fotoğraf, paylaşımlarımızın en önemli medyası oldu. Sonra Instagram geldi ve fotoğrafları renklendirdi. Sonra VSCO gibi fotoğraf severler için özel uygulamalar telefonlarımıza yüklendi. Hatta Google bile fotoğrafları renklendirme yarışına dahil oldu. SnapSeed bu amaçla oluşturuldu. Hatta Google, fotoğraf severlerin kullandığı NikCollection programını satın alması ile fotoğraf işlemeye verdiği önemi gösterdi.
Toparlarsak, büyük ekranıyla yanımızda taşıdığımız akıllı telefonumuz artık fotoğraf makinemiz, uygulamalar ise fotoşopumuz olmuştu. Saniyeler içinde çekilen, işlenen bu fotoğrafları dünya ile dakikalar içinde paylaşabilir olduk. Profesyonel bir fotoğrafçı gibi. Bu işi herkes sevdi ve kompakt makineler rafa kalktı ve raftan kalktı.
Sorumuza geri dönelim. Fotoğraf makinesi almalı mıyım? Eğer bu alışkanlıklara sahipseniz ve ötesine geçmeyecekseniz, neden alasınız? Sırf havalı gözükmek için mi?
Başka bir soru ile kafanızı karıştırayım. Telefonunuzun fotoğraf çekme özelliklerini tek tek değiştirerek fotoğraf çekiyor musunuz? Beyaz ayarı, netlik noktası, çekim modları veya ISO ayarlarını, telefonunuzla fotoğraf çekerken kurcalıyor musunuz?
Fotoğraflarınızı, telefondan bilgisayarınıza alıp fotoğraf işleme programları ile (fotoşop ve türevleri) işliyor musunuz? Eğer hayır ise, profesyonel fotoğraf makinesi almayın. Keyfinizi durduk yere kaçırmayın. O para ile gezin.
Keşke işim deklanşöre bastığım an bitse./ Ara Güler
Gördüğünüz bu grafiği, tüm akıllı telefon üreticileri de görüyor. Üreticiler, kullanıcıların bu alışkanlıklarına ve isteklerine göre telefonların fotoğraf özelliklerini şekillendiriyorlar. Anlı şanlı fotoğraf makinesi üreticilerinin akıllı telefon üreticileri ile anlaşmasının altında da bu sebep yatıyor.
Kimi üreticiler telefonlarını, fotoğraf makinesi karması şeklinde ürettiler ve hala benzer denemeler de var.
Peki ya siz telefonunuzla fotoğraf çekerken, telefonun ayarları ile yetinmeyenlerdenseniz ne olacak? Birçok program indirip, telefonunuzu bir fotoğraf makinesi yapmaya çalıştınız. Sadece profesyonel fotoğraf makineleri ile çekilebilecek fotoğraflar çekmeye çalışıyorsanız. Uzun pozlama, makro, kuş fotoğrafçılığı gibi. sizi profesyonel bir fotoğraf makinesi daha fazla mutlu edecektir.
Yine de önce bir test yapmanızı öneririm. Testimiz 750gr ağırlığında bir küçük çantayı boynunuzda taşımak. İsteğinizi, tahammülünüzü ve sınırlarınızı sınayın. Sonra şunu sorun kendinize: 400 sayfalık bir kullanım kılavuzunu okumak bana keyif verir mi? Ve 13 saatlik çevrim içi bir eğitim almak veya sekiz hafta boyunca haftada bir-iki gün fotoğraf kursuna gitmek ve yılda en azından bir-iki fotoğraf kitabı okumak. Lafta değil, bunları gerçekten yapabilecekseniz SLR-like veya SLR bir makine almaya şimdilik istekli görünüyorsunuz.
Peki hangi makineyi almalısınız? Baştan söyleyim, bu soruya cevap vermeyeceğim. Çünkü buna cevap veren çok bilgili yorumcular var. Tıpkı bu veya bu yorum gibi.
Bu soruya, sizden başka cevap verebilecek kimse yok. Cevap vermeniz için çalışmanız lazım. Balık veremem ama balık tutmayı öğretebilirim. Size bazı yöntemler gösterebilirim. Kendinize şunu sormalısınız: ben ne tür fotoğraf çekmek istiyorum. Tür derken? Mesela şunlar türler…
Sizi bir siteye götüreyim, 500px.com . Bu sitede türler belirlenmiş şekilde önünüze geliyor. İstediğiniz türü seçin. Burada açılan fotoğraflardan, beğendiklerinizin özelliklerine bakın. Tıpkı fotoğraf çekmeye başladıktan sonra bakacağınız gibi. Bu fotoğraf hangi makine ile çekilmiş. Hatta, hangi objektif ile, hangi ayarlarda çekilmiş.
Burada gördüğümüz fotoğraf makinesi bilgileri altında, “bu kameradan daha fazla fotoğraf gör” linkine giderek bu fotoğraf makinesinin marifetleri hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Ancak burada küçük bir es verelim. Rasyonel olmamız gerekiyor. İyi makine iyi fotoğraf çekmiyor, genelde iyi fotoğraf çekenler “daha da detaya girdiği için” veya “çekimde olduğu için” veya mesleği fotoğrafçılık olduğu için daha iyi makineleri alıyor. Yani gördüğünüz ve beğendiğiniz fotoğrafı, o fotoğraf sever çok daha alt bir makineyle de elde edebilir.
En iyi makine en iyi fotoğrafı çekseydi en iyi daktiloya sahip olan da en iyi romanı yazardı./ Ara Güler
Yeniden beğendiğiniz fotoğrafa dönelim. Makine ve objektif bilgilerini kenara not edin. Birçok makineden oluşan bir listeniz olacak. Fiyat sıralamasına göre listenizi yeniden oluşturun. Başlangıç için, hatanızdan zarar görmeyeceğinizi düşündüğünüz bir model seçin. Demesi kolay değil mi! Örneğin ikinci el piyasası olan bir makine işinizi kolaylaştıracaktır. İkinci el piyasası için marka ve modele göre en büyük ilan sitesi olan sahibinden.com’a bakmalısınız.
Fazla sayıda ikinci eli olan makine ve objektifi tercih etmeniz, ekonomik açıdan sizin yararınıza olacaktır. Ama siz duygusal bir karar da verebilirsiniz. Her insanın duygusal karar verme hakkı var. Neticelerine katlanabileceğiniz müddetçe, neden olmasın. Bir fotoğraf mağazasına gidebilirsiniz.
Geçen hafta işe başlamış bir satışçının önerisiyle iyi fiyata bir makine alıp evinizin yolunu tutabilirsiniz. Biraz pahalı bir öğrenme yolu olur.
En azından mega-piksel yarışına girmeyecek kadar araştırmanızı istiyorum. Kolay olan, popüler kültürü takip etmek. “En yüksek mega-piksel iyidir” bakışının doğruluğunu sorgulamanız gerekiyor.
Mega-piksel demişken, ISO’ya değinmeden geçmeyelim. Her ISO’yu bildiğimiz ISO sanmamamız gerekiyor. ISO’nun, sensör ile yakından ilintisi var. Ancak pazarlaması, kullanıcıyı birazcık yanıltmaya meyilli. Küçük sensöre sahip bir makinedeki 100 ISO, full-frame bir makinede 800 ISO’ya denk geliyor. Oysa ikisi de 100 ISO da çekiyor ama çektiklerinin kalitesi farklı.
Yani mega-piksele ve ISO’ya bakarak karar vermeyin.
Ve son olarak, gerçekten ilk makinenizde en güncel modeli mi almanız gerekiyor? Siz makinenizi tanıyana ve fotoğrafçılığınızı geliştirene kadar, en azından bir iki model daha piyasaya çıkmış olacak.
Markalar tarafından her yıl ocak-şubat ayında birinci lansman, eylül-ekim ayında ikinci lansman yapılır. Bunlardan ocak ayındaki lansman, genelde fark yaratan gelişmelerin duyurulduğudur. İkinci lansman ise genelde ufak geliştirmelerin duyurulmasıdır.
Epey aklınızı karıştırdım değil mi? Sanki, aklımız zaten karışıktı madem cevap vermeyecektin ne diye aklımızı karıştırdın dediğinizi işitir gibiyim. Başta da söylediğim gibi, umudunuzun yerle bir olmaması önemli. Siz telefonunuzla da harikalar yaratabilirsiniz. Yaratıcılık ve istek, ekipmandan önce gelir.