Aslında geç kalmış bir yazı, kışın bu soğuk karlı günlerinde baharın habercisi olarak da kabül ederiz bu yazıyı. 18. yüzyılın başında Osmanlı Tarihi’nde adını bir devre veren lale, artık her yıl düzenlenen özel festivallere konu oluyor, tüm İstanbul rengarenk lale bahçeleri içinde eğleniyordu. III. Ahmet Dönemi’nin bu eğlenceleri Levni’nin resmettiği birbirinden güzel eserlerde görülür. Lale Devri’nde Osmanlı başkenti İstanbul sadece lalelerle süslenmekle kalmaz; ülkede yenilikler peşpeşe gelir. İlk matbaa, kumaş, kağıt fabrikaları, Avrupai mimari tarzı, Haliç’in islahı bu döneme rastlar.
Ana vatanın Orta Asya olarak kabul edilmektedir. Lale sadece çiçek olarak değil bir sanat motifi olarak da çok sık kullanılmaktadır, özellikle ebru sanatının önemli öğelerindendir.
Lale her ne kadar Orta Asya’dan çıkmış olsa bile şu anda dünyanın en büyük üreticisi Hollanda’dır.
Türkiye’de özellikle İstanbul’da lale festivalleri düzenlenmektedir, her yıl Nisan-Mayıs tarihleri arasında yapılan festival görsel şölen şeklinde geçmektedir. İstanbul’un farklı noktalarında ekilen yüz binlerce lale ile İstanbul canlı bir resim şeklini almaktadır.
Lale soğanları türlerine bağlı olarak Eylül – Kasım aylarında dikimleri yapılır. Çiçeklenme zamanı olarak da yine türlere bağlı olarak Şubat – Mayıs aylarıdır.
Çiçek soğanları ilkbaharda çiçeklenen güz soğanları ve yazın çiçeklenen yaz soğanları olarak ikiye ayrılırlar. Güz soğanları yaşadığımız yerin iklim koşullarına bağlı olarak dikim zamanlarında farklılık gösterebilir. Soğuk iklime sahip yerlerde Eylül ile Kasım ayları arasında, ılıman iklime sahip olan yerlerde Ekim ile Ocak ayları arasında dikilebilirler. İlk dondan sonra toprağın rahatlıkla işlenebilir olması dikim için idealdir. Yaz soğanları ise Mart -Haziran ayları arasında dikilebilir. İklim soğuk ise yaza doğru, sıcak ise Mart ayından itibaren dikilebilirler.